23 Temmuz 2014 Çarşamba

Pole Sports 2014 Şampiyonası ve Şampiyonla Röportaj ya da "Geçen gene Oona'yla konuşuyoruz..."

Backstreet Boy Nick'in resmini boynumda taşıdığım 12 yaşımdan bu güne kadar pek öyle groupie bir tip değidim. Taa ki Oona Kivela'nın videolarını izleyene kadar!

Girl power'ın ete kemiğe dönüşmüş hali Oona. Antrenmanını izlerken insan "bu kızın gücünün yetmeyeceği hiçbir şey yok herhalde" diyor. Gücünün yanı sıra, müzikle uyumu, tavrı, kendine güveni ve pole hareketleri arasında sekerken bütün bunlar matrixvari bir şekilde vücuduna yüklenmişçesine rahat hali onu pole dünyasında ayrı bir yere koyuyor.



Geçtiğimiz haftasonu Londra'da gerçekleşen World Pole Sports Championship'te de sürpriz yaratmadan birinci oldu.

Şampiyona hakkında yazmayı düşünürken, Oona'yı bir taciz edeyim dedim. Bir kaç saniye içerisinde yanıtı geldi.

Hoşlandığım kız çıkma teklifimi kabul etmiş gibi heyecan yaptım. O kadar ki, röportaj sırasında iki kez kapıyı çalan sevgilime kapıyı bile açmadım! Konuştuklarımızı yazacağım elbet. Ama önce yarışma gününe gidelim.

Cumartesi ilk tur yapıldı; ne oluyor, ne bitiyor diye facebooktan takip ettik durduk. Yarışmanın online izlenebilediği pazar günü pole kızlarının evinde şenlik vardı. İçeceklerimizi, atıştırmalıklarımızı hazırladık, saatlerce başından kalkmamak üzere ekranın önüne çöktük. Maç izler gibi, bir yandan "o alır, bu alır" diye yazışa yazışa izledik.

Bu yarışma pole'un sportif yanını baz aldığından oldukça kapsamlı kuralları ve zorunlulukları var. Yarışmacılar koreografinin yanı sıra teknik açıdan ve zorunlu tutulan hareketler göz önünde bulundurularak puanlandırılıyorlar. Hangi hareketi ne kadar tutmaları gerektiği, kaç tur döndürmeleri gerektiği falan hep belli. O nedenle, izlemesi bu sporu yapmayan biri için pole art kadar eğlenceli olmayabilir. Bizse "yuh artık! çüş!" diye diye gayet kibar izledik.

Yarışmacıların harikuladeliği bir yana, sık sık donup çöken streaming sistemi olsun, sahnenin arkasındaki buruşuk branda olsun, sporcuları kayıp düşmeye mahkum eden klimasız salon olsun organizasyonda dikkati çeken pek çok eksik vardı. Hatta özellikle koreografisini çok beğendiğim Heidi Coker de sanırım bunun kurbanı olup bir talihsizlik yaşadı ve düştü.

Günün sonunda kadınlar kategorisinde Oona bu performansıyla 1. oldu.


İşte şampiyondan bazı taktikler, öneriler...

Ne zamandır yarışıyorsun?
İlk olarak 2009'da Helsinki'de gerçekleşen Pole Art'a katılmıştım. Yarışmayı arkadaşlardan duydum. Herkes yarışmadan bahsediyordu. Ben de çok yarışmacı bir kişiliğe sahibim. O nedenle yarışmalıyım dedim. Yarışmalar kendime hedef koymamda ve bu hedefler doğrultusunda ilerlememde çok yardımcı oldu.

Pole Art 2009'da 1.'lik getiren performansı. Zaten o kadar çok kazanıyor ki biyografisine yazmamış bile "Emeeen şimdi her dakka onu mu güncelleyecez," diye.

Bu yarışma için ne kadar hazırlandın? 
6 ay diyebilirim. Bunun içerisinde müzik seçimi, koreografi her şey var. 

Ben aslında daha çok "Pole Art" insanıyım. Daha basit hareketleri zor gibi gösteriyorum o zaman. Hilekarım yani :)

Ama jimnastikten gelen bir yanım da kuralları, zorunlulukları olan "Pole Sports"un üzerimde yarattığı baskıyı seviyor. Bunun da yaratıcılığımı kamçıladığını düşünüyorum.



Senin için tipik bir antrenman günü nasıldır?
Bu çok değişiyor. Çünkü genellikle pole dışı antrenman yapıyorum. Yarışmalardan önceki 3 aylık dönem dışında haftada iki kez pole antrenmanı yapıyorum. Bunlar da 1 saat civarında sürüyor. Uzun uzadıya, ne yapacağımı bilmeden çalışmak bana göre değil. Ben her şeyi önceden planlıyorum ve o 1 saati olabilecek en yoğun, en hard core şekilde direkte geçiriyorum. 

Bunun yanı sıra buradaki bir stüdyoda haftada iki gün, pazartesi ve perşembeleri dövüşçülere özel bir antrenman programı izliyorum. Hurricane training deniyor buna. Bu şiddetli antrenman kasırga gibi hasar bırakıyor ve bedenin buna verdiği metabolik cevaplar yenilenme ve güçlenme sağlıyor.

Ayrıca, bale ve yin yoga yapıyorum.

Farklı alanlarda çalışmak beni güçlendiriyor ve sakatlanmaları engelliyor. Genel olarak esneklik, aerobik ve güç antrenmanlarının sağlık bir kombinasyonunu yapmaya çalışıyorum.



Yarışmaya katılmayı düşünenlere ne önerirsin?
Öncelikle çok temel bazı adımlar atmalılar. Realist hedefler belirlemeliler. Bir şeyi istemekle, istediğin şeyin gerektirdiklerini yapmak arasında fark var.

Çoğu polecu halen güvenli alanlarından çıkmak istemiyor. Sahnede alıştıkları kalınlıkta direk olmadığından şikayet ediyorlar mesela. Halbuki hazırlık sırasında gerekliliklerin farkında olup bunun üç katı çalışmalısın. Ben 45 milimetrede çok rahat edebilmek için 48'likte çalışıyorum. 2 saniye tutmam gereken bir hareketi 6 saniye tutabildiğimde hazırım diyorum. Yeni bir hareket başardığımda heyecanla bunu yarışma rutinime koymuyorum. Orada sadece çok çok rahat olduğum her koşulda, her ortamda yapabileceğim hareketlere yer veriyorum.

Uygun miktarda çalışmak önemli. Çoğu zaman aşırıya kaçıldığı için başarısız olunuyor. Ne yazık ki, sporcuların çoğu bu konuda bedenlerini dinlemiyor, bir koçla çalışmıyor. Belirli bir programları yok. Bu nedenle iyileşme ve yenilenme, dolayısıyla güçlenme için yeterince vakit bulamıyorlar.

Son olarak şovlarının üzerinde dikkatle durmalarını öneririm. Neticede bu bir performans ve ilgi çekmeli, kendini izlettirmeli. Mutlaka yetkin birilerine izlettirip görüş almalılar.

Peki, sen çok küçük yaşlarından beri jimnastik yapmışsın. Sportif bir çocukluğu olmayanlar da yarışabilir mi sence?
Ben daha çok hobi olarak jimnastik yaptım diyebilirim. Hiçbir zaman o alanda profesyonel olmadım. Biraz güçlüydüm evet, ama hiç esnek değildim. Backgroundu benden daha profesyonel olan bir çok insan olduğu gibi, hiç bir deneyimi olmadan pole'a başlayanlar da var. Sadece bahanesi olanlar başarılı olamaz.

Yeni bir hareketi başardığımda dedin, başaramadığın hareket var mı?
Olmaz mı... Başımın üzerinde döndüğüm fliplerde çok zorlanıyorum hala. Korkucu geliyor. Ayrıca yeterince esnek değilim. 1 senede haftada 3 gün çalışarak tek taraftan split yapmaya başladım, diğer yanım hala iyi değil. Middle split (Amerikan) hiç yapamayacağım galiba. Sırt esnekliğim de kötü. Ama üzerine gidiyorum. Özellikle yoga iyi geliyor. (Ayyh resmen Oona da bizim gibi insan!)



Sana ne ilham veriyor?
Sadece müzik. Müzisyen değilim ama dinlemeyi çok seviyorum. Beni harekete geçiriyor.

Dans ediyor musun?
Yok hiç dans etmedim. Dansçı değilim ben. Performanslarımda da dans etmiyorum. Poz veriyorum genelde, müzikle hareket ediyorum, yerde yuvarlanıyorum o kadar. Ama bence pole farklı bir performans zaten. Dans geçmişi olan kişiler o alandaki birikimlerini katarak zenginleştirebilirler, güzel de olur. Ama zorunlu olduğunu düşünmüyorum.

Yarım saat civarında konuşuyoruz. Çok tatlı ve samimi. Dünyanın pek çok yerinden workshop teklifleri aldığını söylüyor en son, Türkiye'ye gelmek istediğini de ekliyor. Ama yoğunluktan zamanını kestiremiyor.

Aman diyorum, acuk geç gelsin de, koca Oona'yla shoulder mount çalışmayalım :)
O zamana kadar mahrum mu kalacağız diyenler, www.poleandaerial.com üzerinden derslerini izleyebilirler.



2 yorum: