Son zamanlarda lehimize bir gelişme yaşanıyor moda dünyasında: o adam öldüren skinny güzellik anlayışı yerini güçlü ve atletik görsellere bırakıyor.
Ha, sağlıklı beden görüntüsünün, fitness craze'inin normalleştirilmesi çok mu matah bir şey;orası ayrı bir konu. Antrenmanlara ara verip aynada baklavaları izlediğimiz doğrudur. İnsanın hoşuna gidiyor, bizde yalan yok. Ama amaç baklavalı karın, geniş omuz değil işte. Amaç, fonksiyonel olarak güçlenmiş, esnemiş ve yapmak istediklerine izin veren, seninle işbirliği yapan bir beden. Dolayısıyla ayrımcı değil, kucaklayıcı bizim bakış açımız. Aaa yeter, gelmeyin üstüme!
Yeni bir şey gibi görülse de, meğerse bizim Marilyn Monroe da daha 50'lerde evinde (Freud, Dostoyevski, Fabian Sosyalizmi kitaplarının yanında) dambıl bulunduran, bench pressler, shoulder pressler, handstandler yapan bir insanmış.
Bu fotoğraftaki coşkulu his tanıdık geldi. Yaşasın endorfin!
Amaç ister kıvrımları korumak, ister kendini direkle dövmek olsun, sporu eziyete çevirmeden, neşeyle... İnanmayan antrenman saatlerinde gelsin, bizi görsün!
Ha, sağlıklı beden görüntüsünün, fitness craze'inin normalleştirilmesi çok mu matah bir şey;orası ayrı bir konu. Antrenmanlara ara verip aynada baklavaları izlediğimiz doğrudur. İnsanın hoşuna gidiyor, bizde yalan yok. Ama amaç baklavalı karın, geniş omuz değil işte. Amaç, fonksiyonel olarak güçlenmiş, esnemiş ve yapmak istediklerine izin veren, seninle işbirliği yapan bir beden. Dolayısıyla ayrımcı değil, kucaklayıcı bizim bakış açımız. Aaa yeter, gelmeyin üstüme!
Yeni bir şey gibi görülse de, meğerse bizim Marilyn Monroe da daha 50'lerde evinde (Freud, Dostoyevski, Fabian Sosyalizmi kitaplarının yanında) dambıl bulunduran, bench pressler, shoulder pressler, handstandler yapan bir insanmış.
1952'de, Gentelmen Prefer Blondes filminden ve daha bir pop ikonuna dönüşmesinden önce Los Angeles'daki iki odalı ucuz dairesinde Life dergisi için Philippe Halsman'a poz vermiş Monroe.
Biraz da anlatmış: bir antrenman düzeni takip etmekten, radyodaki sporcular gibi tekrar saymaktan hoşlanmadığını, disiplini sevmediğini... hangi kaslarını çalıştırmak istediğini bildiğini ve yoruluncaya, kaslar yanıncaya kadar her sabah kendi belirlediği antrenmanları yaptığını...
Şimdiye kadar fiziğimin sıradışı olduğunu düşünmemiştim. Hatta genel olarak bu konuda pek düşünmemiştim, demiş. O zamana kadar amacı yiyecek yeterince yemek bulabilmekmiş. Yeni yeni yediklerine dikkat etmeye, kıvrımlarını korumak için egzersiz yapmaya başlamış.
Bu fotoğraftaki coşkulu his tanıdık geldi. Yaşasın endorfin!
Amaç ister kıvrımları korumak, ister kendini direkle dövmek olsun, sporu eziyete çevirmeden, neşeyle... İnanmayan antrenman saatlerinde gelsin, bizi görsün!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder