Bir sene önce WOW Classes'ın kapısını aşındırmaya yeni başladığımda bu yeni saplantımı çok az kişi biliyordu. İş arkadaşlarımdan, tanıdıklardan, aile büyüklerinden, sevgilimin arkadaş çevresinden özenle saklıyor; köşeye sıkıştığımda "akrobatik dans" gibi hayal ürünü bir tarzdan bahsediyordum.
Neden?
Nedeni basit: İnsanların beni "bedenini erkeklerin hayal dünyasında bir arzu nesnesine dönüştüren biri" olarak görmesini, hatta karşımdaki kişi bir erkekse direkt bu hayal dünyasına yolculuğa çıkmaya başlamasını, istemiyordum. Ne de olsa pole dans bir yeriyle cinsel mesajlar taşımaya, striptizi akla getirmeye, tensel ve seksi olmaya çok yatkındı. Topuklu ayakkabılar, body roll'lar, booty shake'ler...
Sonra bana bir haller oldu. Omuz genişliğim kendime güvenimle birlikte artarken etrafımdakilerle de pole dance hakkında konuşmaya başladım.Kimi zaman karşımdakini bayana kadar. Aldığım tepkilerin çoğu "şaşkınlık" şeklindeydi: zor değil mi o ya? direğin üzerinde nasıl duruyorsunuz öyle?
Ama olumsuz tepkiler de aldım. Özellikle de feminist saflardan. Tam da resmin üzerindeki paragrafta anlattığım beni de en başta tedirgin eden sebeplerle. Kadın bedenini metalaştırmak...
Metalaştıramadıklarımızdan mısınız?
"Metalar, dünyaya, kullanım-değerleri ya da demir, keten bezi, buğday vb. gibi ticari mallar olarak gelirler. Bu, onların, sade, yalın, maddi biçimidir. Bununla birlikte, bunlar, yalnızca iki yanlı bir şey oldukları, hem yararlılığın nesneleri ve hem de değerin taşıyıcıları oldukları için metadırlar." (~Marx)
Yani, bir insanın, bir bedenin metalaşması, ticari değer kazanması ile olur. Öyleyse, yapılan ima bu seksi dansı yaparak kadın bedenini (tabii başta kendi bedenimizi) satın alınabilir hale getirdiğimiz. Bu doğrudan fahişelik olabileceği gibi, kültürel yoldan beden imajının tüketimi anlamına da gelebilir.
Feministler olarak erkek egemen dünyanın kurallarını kabul edip, kendimizi bu kurallar dahilinde erkeklere eş tanımlamaya çalışırsak, hakim söylem satış akdini de yazar, iki taraf için de imzalar. Diğer bir deyişle, maskülen yolun doğru yol olduğu dünyada pole dans kadın için aşağılayıcı olması neredeyse kaçınılmaz, çünkü senin yaptığın her şey (giyim tarzın, makyajın, gerdan kırman, göz süzmen) bu dünyada erkeğin beğenisi, kabulü, onayı için.
Ama bu söylemi ters yüz edecek olan da kadınlar! Kadın olmanın eğlenceli ve komik yanlarını, tenselliği, sizin görüp beğenmeniz için değil, kendimiz için, kendi istediğimiz şekilde yaşayacağız. Kadın cinselliği için bir erkeğin görüş alanında olmasına ya da bir erkeğin görüş alanına girmek istemesine gerek yok.
"Görüş alanına girme" durumunda da pole dansın (diğer exotic danslar gibi), çok özel ve yakın bir ilişki biçimi olması da, kadını küçük düşürücü bir eylem olması da yine hayatımızın (ve dansımızın) özneleri olan bizim bunu nasıl tanımladığımıza bağlı.
Samatha Holland'ın, 2010'da yayınladığı makaleye göre (Samantha Holland, Palgrave Macmillan, Basingstoke, 2010, 166pp., ISBN: 978-0-2302-1038-7) kadınlar erkek egemen spor alanlarına girmekten imtina ediyorlar. Genel organize spor alanlarının maskülen rekabetçiliği kadınları yabancılaştırıyor ve uzaklaştırıyor. Pole sınıflarında ise kendilerine güvenlerini tazeliyor, arzulanabilirliklerini ve cinselliklerini "erkek nazarının pençelerinden kurtarıyorlar". Benim güzelliğim senin bana bakışından bağımsız olarak orada.
Polecuyum Güçlüyüm, Var mı Bana Yan Bakan?
Holland'la röportaj yapan kadınların ağız birliği yaparak söyledikleri gibi "güçleniyorlar". Katılımcılar "güç" ile hem fiziksel kas gücünden, hem de dersin pozitif atmosferinde kadınlar arası kurulan kuvvetli yoldaşlık ve dayanışma gücünden bahsediyorlar.
Kadın Dediğin, Geniş Omuzlu, Six Packs'li Olur
Pole dansın bedenimizi nesneleştirmesi bir yana, kadın bedeni üzerine konan normatif kısıtlamaları da yıkıyor. Edilgen, kırılgan, narin, skinny güzellik anlayışını alaşağı edip yerine güçlü kaslı kollar, taş gibi oblikler, aynaya baktığında sana iyi iş çıkardın bebek diyen morluklar ve nasırlarla bezeli yeni bir estetik yaratıyor.
Bir dakika, bedeninin özgürlüğünü yaşayan, fiziksel ve duygusal açıdan güçlü kadınların dayanışması ve kadın bedeniyle ilgili yeni standartlar belirlemeleri... sanki bir feminist rüyadan bahseder gibiyim!
Neden?
Nedeni basit: İnsanların beni "bedenini erkeklerin hayal dünyasında bir arzu nesnesine dönüştüren biri" olarak görmesini, hatta karşımdaki kişi bir erkekse direkt bu hayal dünyasına yolculuğa çıkmaya başlamasını, istemiyordum. Ne de olsa pole dans bir yeriyle cinsel mesajlar taşımaya, striptizi akla getirmeye, tensel ve seksi olmaya çok yatkındı. Topuklu ayakkabılar, body roll'lar, booty shake'ler...
Sonra bana bir haller oldu. Omuz genişliğim kendime güvenimle birlikte artarken etrafımdakilerle de pole dance hakkında konuşmaya başladım.
Ama olumsuz tepkiler de aldım. Özellikle de feminist saflardan. Tam da resmin üzerindeki paragrafta anlattığım beni de en başta tedirgin eden sebeplerle. Kadın bedenini metalaştırmak...
Metalaştıramadıklarımızdan mısınız?
"Metalar, dünyaya, kullanım-değerleri ya da demir, keten bezi, buğday vb. gibi ticari mallar olarak gelirler. Bu, onların, sade, yalın, maddi biçimidir. Bununla birlikte, bunlar, yalnızca iki yanlı bir şey oldukları, hem yararlılığın nesneleri ve hem de değerin taşıyıcıları oldukları için metadırlar." (~Marx)
Yani, bir insanın, bir bedenin metalaşması, ticari değer kazanması ile olur. Öyleyse, yapılan ima bu seksi dansı yaparak kadın bedenini (tabii başta kendi bedenimizi) satın alınabilir hale getirdiğimiz. Bu doğrudan fahişelik olabileceği gibi, kültürel yoldan beden imajının tüketimi anlamına da gelebilir.
Feministler olarak erkek egemen dünyanın kurallarını kabul edip, kendimizi bu kurallar dahilinde erkeklere eş tanımlamaya çalışırsak, hakim söylem satış akdini de yazar, iki taraf için de imzalar. Diğer bir deyişle, maskülen yolun doğru yol olduğu dünyada pole dans kadın için aşağılayıcı olması neredeyse kaçınılmaz, çünkü senin yaptığın her şey (giyim tarzın, makyajın, gerdan kırman, göz süzmen) bu dünyada erkeğin beğenisi, kabulü, onayı için.
Ama bu söylemi ters yüz edecek olan da kadınlar! Kadın olmanın eğlenceli ve komik yanlarını, tenselliği, sizin görüp beğenmeniz için değil, kendimiz için, kendi istediğimiz şekilde yaşayacağız. Kadın cinselliği için bir erkeğin görüş alanında olmasına ya da bir erkeğin görüş alanına girmek istemesine gerek yok.
"Görüş alanına girme" durumunda da pole dansın (diğer exotic danslar gibi), çok özel ve yakın bir ilişki biçimi olması da, kadını küçük düşürücü bir eylem olması da yine hayatımızın (ve dansımızın) özneleri olan bizim bunu nasıl tanımladığımıza bağlı.
Samatha Holland'ın, 2010'da yayınladığı makaleye göre (Samantha Holland, Palgrave Macmillan, Basingstoke, 2010, 166pp., ISBN: 978-0-2302-1038-7) kadınlar erkek egemen spor alanlarına girmekten imtina ediyorlar. Genel organize spor alanlarının maskülen rekabetçiliği kadınları yabancılaştırıyor ve uzaklaştırıyor. Pole sınıflarında ise kendilerine güvenlerini tazeliyor, arzulanabilirliklerini ve cinselliklerini "erkek nazarının pençelerinden kurtarıyorlar". Benim güzelliğim senin bana bakışından bağımsız olarak orada.
Polecuyum Güçlüyüm, Var mı Bana Yan Bakan?
Holland'la röportaj yapan kadınların ağız birliği yaparak söyledikleri gibi "güçleniyorlar". Katılımcılar "güç" ile hem fiziksel kas gücünden, hem de dersin pozitif atmosferinde kadınlar arası kurulan kuvvetli yoldaşlık ve dayanışma gücünden bahsediyorlar.
Kadın Dediğin, Geniş Omuzlu, Six Packs'li Olur
Pole dansın bedenimizi nesneleştirmesi bir yana, kadın bedeni üzerine konan normatif kısıtlamaları da yıkıyor. Edilgen, kırılgan, narin, skinny güzellik anlayışını alaşağı edip yerine güçlü kaslı kollar, taş gibi oblikler, aynaya baktığında sana iyi iş çıkardın bebek diyen morluklar ve nasırlarla bezeli yeni bir estetik yaratıyor.
Bir dakika, bedeninin özgürlüğünü yaşayan, fiziksel ve duygusal açıdan güçlü kadınların dayanışması ve kadın bedeniyle ilgili yeni standartlar belirlemeleri... sanki bir feminist rüyadan bahseder gibiyim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder