8 Kasım 2015 Pazar

Kendine Ait Bir Oda

Cumartesi harika bir gün geçirdim. Stüdyo cıvıl cıvıldı. Derslere girdik, çıktık. Miss Pole Dance Australia yarışmasını izledik. Sonra Egemen'le buluşup Afife Balesi'ni izledik, yemek yedik. Eve dönüp çayımızı demledik, film açtık. 

Çok mutluyum diye düşündüm gün boyu. Hayatımdan çok memnunum.

Bu his bana yeni. 

Eskiden tam bir şikayet makinasıydım. Tam bir gamlı baykuştum. Hayatım arzu ettiğim gibi gitmiyordu, işleri rayına sokmak için gerekli olan özgüven ve cesaretten yoksundum. Sorumluluk alamıyordum ve ters giden şeylerin sorumluluğunu üzerimden atmak için paso mızmızlanıyordum.

Bu triplerim ne zaman geçti biliyor musunuz? Hayatıma Egemen girdikten sonra!

Bizim evimiz 3 odalı. Biri yatak odası, biri Egemen'in çalışma/çizim odası, diğeri benim pole odam. İlk evlendiğimiz zaman bile kendi odalarımıza çekilip kendi dünyalarımızı inşa etme fırsatını tanıdık birbirimize. Daha çok da Egemen. Ben ondan öğrendim, "beni de çizsene çizgiromana" dememeyi.


Pole benim "kendime ait odam"dı. Kendimle başbaşa kaldığım, kendime karşı samimi olabildiğim, zaaflarımla, güçlü yanlarımla konuşabildiğim. Kendimi parçalardan yavaş yavaş inşa edebildiğim...

Sadece benim bu "alanıma" girmiyor olması değildi Egemen'in yaptığı. Aktif olarak beni oraya sokması, itmesi, kapıyı üstüme kapaması ve tüm benliğimle orada bulunabilmem için beni cesaretlendirmesiydi.

Daha evlenmeden önce, eğitmenlik fırsatı çıktığında elbette "yapamam" demiştim ilk. Tabii ki yapamam. Sakatım, güçsüzüm… O sırada hayatımda Egemen olmasaydı, biliyorum ki şu an pazartesi sendromuyla cebelleşerek müdürlere "bakın pazar gecesi çalışıyorum" mailleri atıyor olacaktım.

Bunu öğrenmiştim hayattan çünkü.

Bale derslerine başladım biliyor musunuz? Çocukluk bale hocamın okulunda. 10 yıl önce de hocayla bir kez konuşmuştum. "Ben dans etmek istiyorum aslında, ders alabilir miyim?" diye. O zaman cesaretlendirilmek bir yana, "20 yaşında olduğum" defalarca hatırlatılmıştı. Dans ederken hareketlerimin "kesik kesik" olduğu, sırtımın çok "dik" olduğu falan.

20 yaşındaydım.
Şimdi 30 yaşındayım. Kendimi daha genç, daha güçlü, daha muktedir hissediyorum.

20'li yaşlarında ve kendilerine zarar veren ilişkilerin pençesinde çok sayıda öğrenci var şimdi ara sıra dertleştiğimiz. Demem o ki, özgüveninizi yıkan, cesaretinizi kıran kişileri çıkarın hayatınızdan. Belki, "o" kişi henüz çıkmadı karşınıza, çıkana kadar en azından "kendi odanızda" olun.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder