-önce girizgah: neden senede bir yazıyorsun, şimdi yazmak nereden çıktı? - istersen atla burayı
Bu blogun bu kadar okunuyor olmasına inanamıyorum dostlar! Sık sık instagramdan "cehenneme direk'i okudum seni buldum / pole'a başladım" gibisinden mesajlar alıyorum. Yazıların kaçar kez okunduğunu görünce, hem de hala bu kadar niş bir konu için, hem şaşırdım, hem de hoşuma gitti.
Hep yazmaya devam edeyim diyorum ama elim gitmiyor. Bu konulara detaylı girmek var aklımda ve bugünün konusu değil ama yine de kısaca değineyim.
1. Burası pole'u kendi için deneyimleyen ve sürekli şaşıran Özge'nin sesinin olduğu yer. Benim sesimse yıllar içerisinde kurumsallaştı ve otantikliğinden uzaklaştı. Süssüz söylemek gerekirse bilmiş bilmiş konuşan birine dönüştüm ve burada bilmiş bilmiş konuşmak istemiyorum :)
2. İşletmecilik maalesef beni biraz pole'dan soğuttu. Acı ama gerçek!
3. Blogun şifresini unutmuşum yeaa.
Velhasıl kelam, yine niyetliyim: Polenroll.com 'un blogunda bir nebze daha resmi tonda yazarken, burada gönlümce at koşturmaya. Bakalım, olacak mı? :)
-girizgah bitti-
Ey sen, bu yazıyı yıllar sonra okuyacak gelişmiş, medeni ve barışçıl yeni insan, tarih kitaplarında okumuşsundur ama 1,5 senedir covid-19 diye bir virüs ağzımıza ediyür. Kucak kucağa partileyen, rönesans tablosu gibi beşer onar spota giren bizler, dirsek temasıyla selamlaşıp ev polelarımızda, ekran başında döner olduk.
1 senedir Zoom üzerinden çevrimiçi birebir ve grup pole dersleri veriyorum. Başta aşırı tedirgindim. Aşırı! Sonuçta bu matematik ya da çizim dersi değil ki aç ekranı karşılıklı çalış.
Pilates dersi bile değil bu Allahsızlar, karşında 3 metre yukarıda baş aşağı dönmüş "hangi el" diye soran bir insan evladı var!
Bizler de belli bir şekilde öğretmeyi biliyorduk neticede. Bunun büyük bir parçası da taktil yönlendirme, spotting. Elleme yani, totoyu tutma, bırakması gereken ele dokunma, bırakmaması gereken eli polea zamklama, inatla içeri kapatmaya çalıştığı bacağı zorla dışarı çekme, poza sokup kaçma:)
Spotting olmadan nasıl çalışacaktık?
Sonra olaylar gelişti. Mecbur kaldık! Bu sırada pole'a sıfırdan başlayan öğrencilerim oldu. Ya da ilk kez online sınıfta inversion (baş aşağı dönme) çalışan öğrencilerim. İlk butterflylarını, supermanlarini, laybacklerini, ilk ayeshalarını online öğrenen öğrencilerim oldu.
Ben de yeni koşullar altında öğretmeyi yeniden öğrendim bu süre zarfında.
Asıl olarak, biraz daha yavaş. Daha öncüllü. Sorumluluğu öğrenciye devrederek.
Gördüm ki, sınıfta öğrencinin sorumluluğunu olması gerekenden fazla alma eğilimindeyim. Öğrenci bana fazla güveniyor kısacası. Bu kısa vadede öğrenmeyi de kolaylaştırıyor, doğru!
Ama artık orta/uzun vadeyi karşılaştırabilecek noktaya geldiğimden görüyorum ki düşerse tutacak kimsenin olmadığını bilenler kendilerine uygun çözüm yaratma konusunda oldukça başarılılar.
Zaten olması gereken de bu: hareketin girişinde, çıkışında, ortasında kontrol sahibi olmak. Hepimiz bunu biliriz ama dünya üzerinde öğrencisini "taşımayan" bir tek pole eğitmeni yoktur, buna da kalıbımı basarım :)
Bazı öğrenciler içinse online olarak yeni beceri öğrenmek diğerlerinden daha zor. Onlar deneyimleyerek öğrenen dimağlar ve fiziksel yönlendirme onlar için alınan verinin %80'i değerinde. Yine de salmamak, stüdyoya / özel derse kavuşana kadar yeni beceri geliştirmeden eskiler üzerinden çalışmak, kondisyon ve koreografi öğrenmek de hiç yoktan iyidir.
Kendime bir gün şunu sordum: 10 yıl boyunca covid'in süreceğini bilsen bugün ne yapardın? Sonra da hep covid 10 yıl boyunca sürecekmiş gibi davrandım. Hayata bir parantez açmak, beklemek, isyan etmek, gebeşlenmek yerine durumu kabul etmek daha mantıklı geldi. Bugünün sorumluluğunu taşımak yani. Kendimizi bir şekilde ayakta tutmamız lazım. Düşersek tutacak kimse yok.
(nasıl poetik konu bağlıyorum, bu nasıl bir edebi deha! fiyuuut)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder