15 Ağustos 2022 Pazartesi

ATLETİK BİR DÜNYADA YAŞLANMAK

 Pandeminin başladığı sıralarda Türk pole’u ilk on yılını tamamladı. İlk kuşak polecular birbiri ardına duvarlarındaki ikinci beşliğin üzerine çentik atıyor. Görece geç başlanan bir branş olduğundan bu durum dansçı için otuzlarının sonu, kırklarının ortası gibi bir yerlere tekabül ediyor. Diğer bir deyişle alışılagelmiş atletik hayatta emeklilik yaşı.


Totosuna henüz çip takmamış biyolojik varlıklar olduğumuzdan yaş almak fiziksel bazı etkilerle birlikte geliyor. Kas kütlemizi korumak eskisinden daha güç ve iyileşme hızı daha yavaş. Beceri öğrenmek içinse daha fazla tekrar gerekiyor. Ayrıca, pole dance’ın örtük ya da açık kadınsı yanı yaşlanan kadın bedeni ile ilgili tüm kültürel imge yükünü omuzlarımıza bırakıyor. (Seksi bir dansçı gibi değil de süpürgesine binen yaşlı bir cadı gibi göründüğünü düşünen bir öğrencim olmuştu.)

Diğer taraftan müthiş bir genç kalma baskısıyla karşı karşıyayız. Yeterince çalışırsak atletik performansımızı aynen koruyabiliriz. Evet evet, aynen. Bak şu 80lik yogiye. Nasıl da esnek ve çevik hala. Sen neden öyle olamayasın? Genç kalmak kişisel bir sorumluluk, bunu başaramamak da kişisel bir hata öyleyse. Bu örnek istisnai mi? Hmm, olabilir yine de bir örnektir. Örnek almamayı tercih edip bir kurstan diğerine koşarak ömrünü yemeyeceksen… senin tercihin!

Ayrıca sağlıklı ve diri kalmak yetmez. Güzel de kalmalısın. (Kabul etmiyoruz ama alttan alta varlığını koruyor: Kim çirkin bir pole dancer izlemek ister ki?). Güzellik elbette gençlikle ilgili imajlarla örtüşüyor. Neyse ki medikal çözümleri var. Cildin sarkması ya da menopoza girmek biliyorsun ki artık natürel bir süreç değil, müdahale gerektiren medikal bir alan. 

Bu baskı biraz fazla değil mi? 

Kırka doğru ilerlerken bazen kendimi kafası kesik tavuk gibi hissetmeye başlamıştım. Terapistimle de ana gündem maddelerimizden biriydi bu. Canım on sene öncesinde olduğu gibi günde üç dört saat antrenman yapmak istemiyor (bu duruma neden olarak zamana bağlı motivasyon kaybı da var tabii ki), ama içimde bir ses daha etkili çalışmalısın, daha çok uyumalısın, daha iyi beslenmelisin diye bırbır edip duruyordu. Aksi takdirde savaşı kaybedip 80lik yogi olamayacaktım. 

Elbette bu durum, profesyonel polecular için daha ciddi. Zira direk bizim ekmek teknemiz. Daha kurumsallaşmış sporlarda olduğu gibi perfomans yapmayan antrenör olgusu ise henüz pole dünyasında üzerinde uzlaşı sağlanmış bir fenomen değil. Pole hocası aynı zamanda çok iyi bir performansçı da olmak zorunda kabul ediliyor. Dünya starları bile – hele ki doğumdan sonra ama bu ayrı bir konu- şampiyon hallerine geri dönebilmek için çırpınıyorlar.

Amatör polecular için de dünya güllük gülistanlık değil. Hobi için olsun, iş için olsun pole, dansçısının kimliğine hızla eklemleniyor, aralarında bir tutku bağı oluşuyor, dansçının kendini tanımladığı bir mevkiye dönüşüyor. Bu mevkide iyi olmak ve iyi ‘kalmak’ özdeğerin bir bileşeni oluyor.

On altılıklardan oluşan bir sınıfımız vardı Pole’n Roll’da. Enerjilerini, ilerleme hızlarını anlatacak kelime bulamıyorum. Onların yaklaşık iki katı kadarken başladığım serüvenimde hiçbir zaman böylesine bir atletik performans gösteremedim. (Zaten o kadar atletik bir kişi de değilim, ayrı.) Ama bir zamanlar göstermiş olduğum performans da düşüyor. Daha da düşecek. Artık bununla barışığım.

Bedenimin nasıl gözüktüğü değil neler yapabildiği önemli diye ünlü bir pole atasözü vardı.
Yok artık o da önemli değil.

Nasıl hissettiği önemli. 

Zamanla ve üzerindeki dünyevi etkilerle değişen, ihtiyaçları farklılaşan bedenimin daha iyi hissetmesi için yaptığım antrenman bir yarışmacının antrenman rutininden çok farklı. Yıllar boyunca da farklılaşacak. Ama pole üzerindeki güçlü ve özgür his aynı. Teknik ya da kondisyonel zorluk seviyesinin bu hissiyat üzerinde bir etkisi yok.

Bir zamanlar rahatlıkla yaptığım şeyleri yapamayacak olmak beni daha az iyi bir insan yapmayacak. 
Daha az iyi bir hoca da.

Her zaman pole üzerinde yapabileceğim bir şeyler bulabiliyor olmak beni daha aktif ve daha zinde bir kocakarı yapacak.

Kesilen kafamı geri rica edebilir miyim? Biraz yavaşlıyorum.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder